16 Mart 2019 Cumartesi

Runatolia 2019.. Kapak Yıldızı..

Hayatta her şey bir motivasyon meselesi. Neyi ne kadar isteyip ne kadar motive olursanız karşılığını o kadar fazla alırsınız. Barcelona öncesi motivasyonum ne kadar üst düzeydeyse olsa da orada yaşadığım başarının karşılığında Antalya öncesi o kadar düşük motivasyonla hazırlandım. Ama herşeye rağmen Antalya'dan çok güzel anılar ve güzel bir dereceyle ayrıldım.



Antalya Maratonu'nun hem Türkiye'nin en büyük iki uluslarası maratonundan biri olması hem katılımcı sayısı hem de organizasyon olarak çok ileri seviyede olması nedeniyle bende çok önemli bir yeri var. Fiyat olarak biraz pahalı olsa da Turset bu işi çok iyi organize ediyor bence. Eksikler tabi ki var ama Antalya Maratonu'nun İstanbul'a kıyasla çok ilerde bir organizasyon olduğunu söylemeliyim. 



Biliyorsunuz bu seneyi yarı maraton senesi ilan ettik artık. Barcelona'nın ardından buraya hedef koymamıştım ama yarışa 2-3 gün kala 1.45:00 olarak yine de bir ara hedef koydum kendime. Asıl hedefimiz şu an Berlin ve ilk hedef 1.40:00 altı ikinci hedef ise 1.35:00. Herşey adım adım gelecektir sırayla. Bu sefer olmazsa bir daha sefere olacak. 



Artık gelelim yarışın öncesi ve sonrasına. Aslında yarış motivasyonu benim için Cuma sabah saatlerinde başladı sayılır. Bizim gidiş uçaklarımız Cumartesi sabahıydı ancak erken izin alıp Cuma giden arkadaşlarım benimle ilgili çok güzel bir sürprizle karşılaşmışlar. Tabi benim için çok daha büyük bir şok ve sürpriz oldu. Hayatımın da en güzel hatıralarından biri oldu tabi ki. Runatolia geçen sene 10km finişinde çektiği ve hem internet sitesinde hem de instagram hesaplarından paylaştığı fotoğrafımı yarış için özel olarak hazırladığı "Official Racebook" kitapçığına kapak olarak basmış. Kitapçığı alan bir gün önceden bana yazmaya başladı tabi ki. Motive olmak için daha güzel bir sebep olamaz sanırım. 



Bu motivasyonla da Cumartesi sabahı Antalya'ya gitmek için yola çıktık. Garanti Yatırım Koşu Kulübü ekibimizle sabah havaalanında buluşup beraber geldik Antalya'ya. Bundan sonra her yarışımda yanımda olacak olan Sinem ise Sabiha Gökçen'den geleceği için onunla da fuar alanında buluşmak için plan yaptık. Antalya Havalimanı'nda ise sevgili kardeşim Murat beni aldı sağolsun ve maraton fuarına beraber geçtik. Tabi ki Adım Adım her zamanki gibi full ekip Antalya'daydı. 



Yarış kitlerimizi aldıktan ve makarnalarımızı yedikten sonra klasik olarak Akra Barut'a geçtik ve odamıza yerleştik. Daha sonra da STK ları ziyaret ettik, Adım Adım tshirt dağıtım standında arkadaşlarımıza destek olmaya çalıştık. Otelin muhteşem manzarası eşliğinde güneşi batırdıktan sonra artık akşam yemeği yiyerek dinlenme zamanı gelmişti. Sabah giyeceklerimi hazırladım ve her yarış öncesi olduğu gibi heyecan içinde uyumaya çalıştım.



Hafta boyunca Pazar sabahı için hava durumu yağmurlu gösteriyordu. Hava sıcaklığı 15-17 derece olsa da hem Cumartesi akşamı yağmur başlamıştı ve sabah da aynı ölçüde yağmur bekleniyordu. Kıyafet seçimini de buna göre yapmaya çalıştım akşamdan ama sabah öyle olmadı. Erken saatlerde yağmur yağmış ve hava sıcaklığı çok makul düzeydeydi. Yarış bitene kadar da bulutlu bir hava hakim oldu. Yarış sonrası ise güneş açtı ve herşey lehimize gelişti. 



Sabah start alanına geldiğimizde ise ortam çok güzeldi. Binlerce insan adeta bir şölen havası hakimdi. Çantalarımızı teslim ettikten sonra Adım Adım toplanma alanına geldik ve orada antrenörlerimizle birlikte ısınmayı gerçekleştirdik. O sırada maraton start aldı ve sıra artık yarı maratondaydı. Bizde yerimizi almak için artık start noktasına geçtik. Starta dakikalar kala oluşan hava çok keyifli oluyor. Ve bu ortamda da start verildi.



Adım Adım Florya Çaylaklar antrenörü Cem abi ve Utku'yla beraber çıktık. Ortalama 5:00 pace ile başladık ilk 2 km ve daha sonra hızlanmaya başladık. Geçen sene 10km çıkışında çok zorlanmıştım ve yürüyenleri geçmek için ciddi efor sarfetmiştim. 21 km çıkışında aynı sıkıntılar olmuyor genelde yavaş çıksak da kalabalığı bir noktada ekstra efor sarfetmeden arkada bıraktık. İlk 5-6 km üçümüz beraber devam ettikten sonra Utku biraz daha arkada kalmayı tercih etti. Cem abiyle ikimiz de 10.km ye kadar devam ettik. 



Performans olarak kendimi Barcelona'daki kadar iyi hissetmediğim için çok da zorlamadan koşmaya çalıştım. 10.km gibiydi Cem abiyi yavaşlatmamak için onu bıraktım ve kendi tempomda devam ettim. 13.km ye kadar da pek bir sorun yaşamadım dizimle ilgili. 13.km de klasik olarak durmak ve dizime masaj yapmak zorunda kaldım. Bu yarışta ise jel takviyesi için 13.km beklemedim ve 11-12.kmler arası kullandım jeli. Bunun sebebi ise jelin verdiği enerjinin belli bir zaman alması ve o etkiyi bir an önce hissetmekti. 2-3 km daha koştuktan sonra dizim yine kendini hatırlattığı için tekrar yavaşladım ve biraz esnetip yine mesajla ödemi dağıtmaya çalıştım. Son 800 metreye kadar pek bir sorun yaşamadım o dakikadan sonra.



Antalya'da son kilometrelere yaklaştığınız zaman Mehmet Vanlı, Barış Gider, Sevda Kündü gibi yarışın gediklisi fotoğrafçıları görme şansınız artıyor demektir. Sağolsunlar çok güzel fotoğraflarımı da çekmişler. Onlarla selamlaştıktan sonra artık son düzlüğe yaklaştım. Yazının başlarında belirttiğim gibi hedefim 1.45:00 idi ama çok da zorlamadım. Son km ye yine nispeten dinç girdim ve güzel bir koşuyla 1.47:00 dereceyle bitirdim yarışı. 15.km den sonra yavaşladığım için ortalama 4:55 pace ile geçmiş oldum finishi. Cem abi zaten benden önce gelmişti. Benden 1-2 dk sonra da Utku geldi. Finish fotolarımızı çektirip masaj için Cam Piramite döndük. Tabi ki alandan çıktıktan sonra beni ilk kutlayan da Sinem oldu :)



Biraz dinlenip esneme yaptıktan sonra otele döndük. Öğle yemeği yiyip dinlendikten sonra Antalya'da yaşayan ve birlikte çalıştığımız günlerden sonra yollarımızın ayrıldığı Gürcan abi ile buluştum. Sinem yine Anadolu yakasına döneceği için o erken geçti havaalanına. Biz de gün batımıyla güzel bir akşam yemeği yedikten sonra abim beni havaalanına bıraktı ve Antalya maceramız da 2019 için sona erdi. 



Antalya benim ilk yarışım. Koşu hikayemin başladığı şehir. O yüzden hikayemiz çok farklı onunla. Her sene üzerine koyarak ve daha güzel anılarla dönüyorum oradan. Seneye de yine Antalya'da Runatolia 2020'de görüşmek üzere...

4 Mart 2019 Pazartesi

Barcelona Yarı Maratonu 2019.. Back To The Future..

Bir koşu bir insanı en fazla ne kadar mutlu edebilir? Yada bir insan bir mesafe koşup en fazla ne kadar mutlu olabilir? İşte bu yazıda bu soruların cevabını bulacaksınız diye düşünüyorum. Geçen seneki Barcelona yazımı okuyanlar bilirler. Bu şehirle aramda özel bir bağ var ve ben buraya gelmeyi çok seviyorum. Barcelona'da ilk koşacağım zaman o sokakları koşarak gezme hayali bile yetmişti benim için ama istediğim performansla koşamadığım için mutlaka rövanşa gelip hakettiğimle dönmeliydim buradan. Döndüm de..



Son 1,5 senem neredeyse tamamen sakatlıkla geçtiği için ne Barcelona ne Amsterdam'dan istediğim sonuçla dönememiştim. İstanbul maratonunda istediğimi elde etsem bile sakatlık hep aklımda bir soru işareti idi. Yeni sezona daha farklı girmeli ve Barcelona yarı maratonu için farklı hazırlanmalıydım. Bu bağlamda da Aralık ayının başında yeniden bir doktora görünüp MR çektirdim. Daha öncede farklı doktorlara görünmüş ve sonuç alamamıştım. İlk defa bir doktor teşhis koydu ve çapraz bağlarımda bulunan hasarın koşu tempomu etkilediğini, eğer iyi fizyoterapist ile çalışırsam bu mesafeleri uzatarak daha iyi sonuçlar alabileceğimi söyledi. Ve doktordan çıktığımda benim için yeni sezon ve yeni bir dönem başlamış oldu. 



İlk iş olarak birkaç fizyoterapi merkezi araştırdım ve PT Akademi'de karar kıldım. Sonra yaklaşık 1,5 aylık bir program oluşturup Gökberk hocamla birlikte tedavi ve hazırlık sürecini başlattık. Hem tedaviyi hemde koşu antrenmanlarını birlikte devam ettirmek kolay bir süreç olmadı ama dizdeki düzelmeyi de gözlemledik. Daha sağlıklı bir süreç olduğunu düşünüyorum. Zaten sonucunu da aldık ve çok güzel oldu.



Daha önceki yarı maratonlarımda hazırlık süreci çok zayıftı. Bu da yarıştaki dayanıklılığımı ve sürekliliğimi azalttığı için iki yarı maratonu da kramp sorunuyla bitirmiştim. Bu yarışa ise hem daha düzenli beslenerek, hem daha kaliteli uyuyarak, hem tedavi olarak, hem de yeterli miktarda antrenman yaparak hazırlandım. Yarışa bir hafta kala kramp sorunu yaşamamak için magnezyum takviyesi aldım. Sabah kahvaltılarıma daha çok protein akşam yemeklerime daha çok karbonhidrat ekledim. Uyku düzenimi ayarladım ve uykusuz kaldığım bir dönem yaşamadım.



Koşu antrenmanlarıma ise haftada iki antrenmanla başladım. Haftaiçi Çarşamba haftasonu ise herhangi bir gün seçerek maksimum 6-7 km olacak şekilde antrenmanlarla başladım. Dizimdeki sıkıntının baş gösterdiği mesafeleri gözeterek sakatlığın üzerine gitmedim. Kuvvet antrenmanlarıyla destekledim. Kısa mesafede hızlanmaya çalıştım. Eksiklik olarak interval yapamadım sadece. 24 Ocak'ta Kartal'da Uğur Mumcu koşusuna katıldım ve 5 km mesafede kendimi zorlayarak 23 dakika ile parkura göre iyi bir derece yaparak moral buldum. 



Son 10 güne kadar bu şekilde hazırlandıktan sonra son haftasonu kendimi İstanbul sokaklarına atıp 15 km mesafede bir antrenman yaptım. Bu antrenmanı 5,10 pace ortalama ile yaparak dizimi de fazla zorlamadan daha uzun mesafeye kendimi alıştırdım. Son antrenmanı ise yarışı da beraber koştuğumuz Oltan ile Çarşamba akşamı Caddebostan sahilde 10 km koşarak yaptık ve bu antrenmanı da yaklaşık 5,20 ortalama pace ile koştuk. Artık yolculuğa hazırdım.



Bu seneyi Yarı Maraton senesi ilan ettiğim için yarış programını yaparken 3 tane yarı maraton koydum programa. İlki Barcelona, Mart ayında Runatolia ve Nisan ayında Berlin'de yarı maraton koşuyorum. Yarışlara koyduğum hedefleri de buna göre belirledim. Geçen sene 2.05:00 ile bitirdiğim Barcelona için bu sene hedefim 1.50:00, Antalya için hedef koymadım ve asıl Berlin'de 1.40:00 süre hedefi koydum kendime. Antrenman tempomu da buna göre belirledim aslında. Ama öyle olmadı =)



Cuma sabahı geçen sene de beni yalnız bırakmayan Pınar ile yola çıktık. Oltan da bize Barcelona'da katıldı ve 3 arkadaş 4 güzel gün geçirdik bu muhteşem şehirde. Şehre inip otele yerleştikten sonra maraton fuarına gidip kitlerimizi aldık. Fuar alanı yine çok düzenli ve Placa Espana'yı tepeden gören Arenas AVM'de idi. Göğüs numaramızı, chipimizi, tshirtümüzü aldıktan sonra günü batırmak için Montjuic Kalesine çıktık. Barcelona'ya tepeden bir bakarak günün sonuna geldik. Akşam yemek için size bir de tavsiye vereyim. La Paradeta isimli deniz ürünleri yapan bir restaurant zinciri. Biz El Born'de olanına gittik. Fiyat performans olarak çok memnun kaldık. Karides, kalamar, midye tabaklarının yanı sıra bir şişe şarap istedik ve toplamda 32 euro gibi bir ücret ödedik. Hem çok lezzetli hem de çok hesaplı geldi bize. Çok da geç kalmadan otele dönmek istedim.



Cumartesi sabah erkenden Adidas Runners Barcelona ekibinin yarı maraton öncesi Shake Out Run'ı vardı. Bende erkenden uyanıp koşuya katılmak için toplandıkları cafeye gittim. Dünyanın dört bir yanından Adidas Runners üyeleri ile yaklaşık 7 km lik muhteşem bir şehir koşusu yaptık. El Raval mahallesi üzerinden Barceloneta'ya indik ve sahilde hem ısınma hemde eğlenme amaçlı bir antrenman yapıldı. Dönüşte ise Gothic mahallesinin dar ve tarihi sokaklarını tırmanarak yine Placa Katalunya yakınındaki İmagin Cafe'ye geri döndük. Adidas Runners İstanbul'u temsilen bir tek ben vardım ama farklı ülkelerden koşucularla tanışıp muhabbet etmek, onlarla antrenman yapmak çok keyifli bir deneyim oldu. 



Koşudan sonra otele döndüm. Pınar ve Oltan'la buluşup önce Park Guell'e gittik. Barcelona'ya bu sefer de farklı bir tepeden baktık. Daha sonra da Sagra da Familia'yı görüp Gaudi'yi selamlamaya geldik =) Akşam yemeğinin karbonhidrat ağırlıklı olması için El Nacional'i tercih ettik. İçerisinde farklı konseptlerde restaurant ve barlar bulunduran bir merkez gibiydi. Biz de makarna tercih ettik ve konseptinde makarna, pizza gibi ürünler bulunan restaurantta yemek yedik. Et ürünleri için farklı, deniz ürünleri için farklı restaurantlarda mevcut içerde tercihinize göre. İkinci bir tavsiye olarak not alabilirsiniz. Yine çok geç kalmadan otele döndük ve artık yarış heyecanı iliklerime kadar sarmıştı. 



Klasik olarak geceden bütün kıyafetlerimi hazırladım. Fotoğrafını çektim. Sabah kahvaltı için yulaf-laktozsuz yoğurt ve muz hazırladım. Koşu 8:45 te başlayacaktı. Bende sabah 5:45 te uyanıp kahvaltımı yaptım. Sonra 1 saat kadar daha uyuyup uyandım. Artık hazırlanıp odadan çıkma vakti gelmişti. Hem mental hem de vücut olarak hazırdım. Koşmak için mükemmel bir hava vardı sabahtan. Gün güzel başlamıştı. 



Start alanına geldikten sonra ısınmaya başladık Oltan'la. Ufak jog attıktan sonra Fast Triathlon adlı bir ekiple tanıştık ısınma hareketlerini ekibin koçuyla birlikte yaptık. Yarış öncesi fotoğraflarına da bizi davet ettiler ve ekiple fotoğraf çekilip start alanlarımıza geçtik. Geçen seneki gibi yeşil alandan start aldım. 1.40-1.50 hedefi olanların start aldığı bu alan benimde hedeflediğim süreye tekabül ediyordu. Yularıda da belirttiğim gibi hedefim 1.50:00 idi ve bu 21 km sürecek bir yarışta ortalama 5:15 pace denk geliyor. Bütün hesaplarımı da bu ortalamayı da tutturmak üzerine yaptım.



Barcelona Yarı Maratonu için bu sene rekor katılım oldu. 19.000 kişinin kayıt olduğu yarışı yaklaşık 16,500 koşucu başarıyla bitirdi. Bu aynı zamanda koşu tarihinin de rekor katılımı. Yarış da bu kalabalık ve coşkuyla başladı. Genelde ilk 1-2 km farkında olmadan çok hızlı çıkar ve 4:30 pacelerde geçerdim ama bu sefer ilk 4:55 pace ile geçtim ancak ilerleyen kilometrelerde hem hız hem de nabız olarak kendimi rahat hissettiğim için biraz daha hızlandım ve ortalamayı 4:35-4:40 arasına çektim. Buradaki hedefim ilk 10-11 km bu ortalamada geçersem yarışın ikinci yarısında yavaşlasam bile ortalamayı tutturma şansımın daha fazla olmasıydı. 



İkinci yarıda yavaşlamayı düşünmemin sebebi de daha önce yaşadığım olumsuz tecrübeler, dizimdeki ödem ve kramp sorunuydu. Kramp konusunda hiçbir sıkıntı yaşamadım ancak dizimin bir yerde rahatsız edeceği garantiydi. Ancak neredeyse 15.km ye kadar tempomu hiç bozmadım ve ortalamam 4:38 pace civarındaydı. 13.km de jel takviyesi aldım ve enerjimi tazeledim. Tempomu da hiç bozmadım. Ancak dizimde ağrı artmaya başlayınca 15.km de su istasyonunu geçince biraz durmak zorunda kaldım. Bacağıma ufak bir masaj ve esneme yapıp koşmaya devam ettim. 5:00 pace üzerine çıktım ilk defa o yavaşlama yüzünden ve 2 km kadar daha devam ettim. 



Yorgunlukta baş göstermeye başladığı için ortalamalarım da 4:50 pace seviyesine gelmeye başladı. 18.km de tekrar ağrı hissedince tekrar yavaşladım ve az da olsa yürüdüm. Bu esnada yine masaj yaptım dizime ve esnettim biraz. 5:00 pace üzeri ikinci kilometremi de 19.km de geçmiş oldum böylece. Son 2 km de 4:50 pace ortalama ile geçtim ve son düzlüğe gelmiştim artık. Pınar bizi 8.km'de de karşılamış ve fotoğraflarımızı çekmişti. Finishte de bekliyordu. Geçen sene sol tarafta beklemişti beni ama bu sefer sağ tarafa geçmişti. Bende bunu bildiğim için parkurun sağına geçtim. Kalan 200-300 metrede hem tüm gücümle finishe girdim hem de Pınar'a çok güzel foto verdim. Finishi geçip saatime baktığımda derecem 1.41:58'di ve o an dünyada benden daha mutlu bir insan yoktu =)



Daha önce koştuğum iki yarı maratonda da 2.05:00 derecem vardı. Yani hem en iyi derecemi 23 dk geliştirmiş oldum hem de hedeflediğim sürenin 8 dk üzerine çıkmış oldum. Evet Antalya için hedef koymadım kendime ama Berlin için hedef süremde bir revizyona ihtiyacım var artık. Antalya'da 1.45:00 artık benim için ara hedef ama Berlin için yeni hedef süre artık 1.35:00. Yapabilir miyim göreceğiz ama zaten hedefler ulaşılabilir olması için değil mi? 



Oltan da yarışı 1.55:00 gibi güzel bir dereceyle bitirdikten sonra madalyalarımıza derecelerimizi yazdırdık. Sonra Pınar'ı da alıp Ciutadella parka geçtik. Dinlenme ve esnememizi yaptık. Ordan da kahvaltımızı yapıp dinlenmek için otele geri döndük. Hayatımda bu kadar mutlu ve huzurlu hissettiğim çok az zaman vardır. Yazının en başına dönersek bir koşu bir insanı sanırım en fazla bu kadar mutlu edebilirdi. İşte bu yüzden sağlığım el verdiği sürece dünyanın neresinde olursa olsun koşmaya devam edeceğim. En büyük hedefim olan maratonu bitirebilirsem neler hissedeceğimi hala bilmiyorum.



Pazartesi öğlen döneceğimiz için artık Pazar akşamüstü rahatladık ve kendimizi biraz alkole ve yemeğe verdik diyebilirim. İspanya'nın güzel şarap ve biralarını tadıp akşam 7 Portes'te Paella ve Sangria eşliğinde akşam yemeğimizi yedik. Bunu hakettiğimizi düşünüyoruz tabi ki. Geceyi Dry Martini'de güzel bir Passion Fruit Martini ile bitirdik. Güzel bir kutlama oldu aynı zamanda da. Gece otele dönüp bavulları hazırladıktan sonra da artık Pazartesi olmuş ve dönüş zamanı gelmişti.



Bu yarış bana iyi hazırlandığım zaman neler yapabileceğimi ve vücudumun sınırlarını nasıl aşabileceğimi kanlı canlı göstermiş oldu. Artık daha hırslı daha motiveyim yeni yarışlar için. En kısa sürede Runatoli'da tekrar bir araya gelmek üzere bu yazıyı keyifle okumanızı diliyorum.

Görüşmek üzere :)